0541 146 65 66
Sosyal Medya Hesaplarımız

Kalp Krizi İş Kazası Sayılır Mı?

Kalp Krizi İş Kazası Sayılır Mı?

Önceden bilinmesi mümkün olmayan ve beklenmeyen bir zamanda gerçekleşen olaylara kaza denilmekte olup, kalp krizi iş kazası sayılmaktadır.

Kaza Nedir?

Belli bir sebebe bağlı olmamakla birlikte önceden bilinmesi de mümkün olmayan, beklenmeyen bir zaman diliminde gerçekleşen ve dolayısıyla tesadüfi bir nitelikte meydana gelen, esas itibariyle olumsuz ve istenmeyen sonuçlara neden olan olayların meydana gelmesi kaza kavramıyla açıklanmaktadır. Belirtilen tüm bu özellikler kaza kavramının niteliklerini oluşturmaktadır.

İş Kazası Nasıl Tanımlanmaktadır?

World Health Organisation yani Türkçe karşılığı itibariyle Dünya Sağlık Örgütü’ne göre iş kazası, “önceden planlanmamış, çoğu zaman yaralanmalara, makine ve teçhizatın zarara uğramasına veya üretimin bir süre durmasına yol açan olay”  olarak tanımlanmaktadır.

ILO ise iş kazası kavramını, “belirli bir zarar veya yaralanmaya yol açan, önceden planlanmamış beklenmedik olay” şeklinde nitelendirmiştir.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3. maddesinin g bendinde iş kazası: “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay” olarak tanımlanmıştır.

Bu tanımlamaların yanında iş kazasının bir tanımını da 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda görmek mümkündür. Söz konusu 5510 sayılı Kanun’un 13. maddesinde, iş kazası kavramı, doğrudan tanımlamadan çok hangi şartların ya da olayların gelişimi halinde iş kazası sayılacağı gibi hususları düzenlemiştir. Yapılan tüm tanımlamaların harmanlanması ile ortaya çıkacak iş kazası tanımını; işverenin egemenliği ve emri altında olduğu sırada yapılan çalışma ya da çalışmanın gereği sebebiyle aniden ve dışarıdan meydana gelen etmenle çalışan kişiyi bedenen ya da ruhen zarara uğratan olay olarak yapmak mümkündür.

5510 Sayılı Kanun Uyarınca İş Kazası Kavramı ve Şartları

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, iş kazası kavramını doğrudan tanımlamak yerine, hangi şartlar ya da olayların gelişiminin iş kazası olarak nitelendirileceği yönünde bir düzenleme getirmiştir.

Söz konusu 5510 sayılı Kanun’un 13. maddesinde:

“İş kazası; a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,

c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.

(2) İş kazasının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının;

 a) (a) bendi ile 5 inci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde,

b) (b) bendi kapsamında bulunan sigortalı bakımından kendisi tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç işgünü içinde,

 c) (Mülga: 17/4/2008-5754/8 md.) (Değişik paragraf: 17/4/2008-5754/8 md.) iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile Kuruma bildirilmesi zorunludur. Bu fıkranın (a) bendinde belirtilen süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar.

Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilir. Bu soruşturma sonunda yazılı olarak bildirilen hususların gerçeğe uymadığı ve olayın iş kazası olmadığı anlaşılırsa, Kurumca bu olay için yersiz olarak yapılmış bulunan ödemeler, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlardan, 96 ncı madde hükmüne göre tahsil edilir.

İş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usûlü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” denilmek suretiyle düzenlenmiştir. Dolayısıyla ilgili düzenleme gereği gerçekleşen bir olayın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için;

1-Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada kaza olması,

2-İşveren tarafından yürütülmekte olan iş sebebiyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle kazanın gerçekleşmesi

3-Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi sebebiyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda meydana gelen kazalar. Yani işyeri dışındaki iş kazası da işçinin haklarını almasını sağlar.

4-5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda meydana gelen kazalar.

5-Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen kazalardır.

Yukarıda belirtilen olayların olması durumunda, gerçekleşen hangi kazalar iş kazası sayılır konusu hüküm altına alınmış olmaktadır.

Kalp Krizi İş Kazası Sayılır mı?

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), iş kazalarına ilişkin durumların değerlendirilmesinde, hem 506 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu ve uygulandığı dönemde hem de 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun yürürlükteki döneminde getirilen ilke ve kuralları esas alarak karar vermekteydi. Yargıtay ise konuyla alakalı kararlarını ve Hukuk Genel Kurulu’nun 2004/21-529 Esas numaralı, 2004/527 Karar numaralı;

“Sigortalının, iş yerinde çalışmakla iken kalp krizi geçirerek ölümü, 506 sayılı Yasanın 11. maddesinde gösterilen “sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada meydana gelme” haline uygun bir olay olduğu gibi, aynı maddenin (b) bendinde yer alan “işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla meydana gelme” haline de uygun olup iş kazası sayılması gerekir. Maddede başkaca bir şart ve kısıtlamaya yer verilmemiş olduğundan yasada olmayan bir kısıtlamanın yorum yoluyla getirilmesine de olanak yoktur.” şeklindeki kararını dikkate alarak uygulama değişikliğine gitmiştir.

2016/21sayılı yayınlanan genelgede  

“Sigortalının iş yerinde kalp krizi geçirmesi veya başka bir hastalık nedeniyle ölmesi ya da ruhen veya bedenen hemen veya sonradan engelli hale gelmesi iş kazası olarak kabul edilecektir.”

talimatına yer verilmiş ve dolayısıyla iş yerinde ve çalışma ortamında meydana gelen kalp krizi vakalarıyla birlikte diğer hastalıklar sebebiyle ölüm veya engel durumu meydana gelmesi hallerinin de iş kazası kapsamında değerlendirileceği belirtilmiştir. Söz konusu genelgede kalp krizi kavramı açık olarak belirtilmiş olup sonrasında ise açık uçlu bir ibare olan “başka bir hastalık” kavramı da belirtilerek, düzenlemenin sadece kalp krizi durumlarıyla sınırlı olmadığını söylemekle birlikte tam olara hangi durumların iş kazası olarak değerlendirileceği net şekilde açıklanmamıştır. Bu durumlara bakıldığında kalp krizinin iş kazası sayıldığı görülmektedir.

Kalp krizi iş kazası kapsamında değerlendirilebilmesi için yukarıda belirtilen durumlarda oluşan kazalara maruz kalan kişinin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4. maddesinde belirtildiği anlamıyla sigortalı olması mutlak bir şart olarak anlaşılmaktadır. Bu anlamda, kalp krizinin 5510 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilmiş olan 13. maddesinde sayılan sınırlı ve sayılı durum ve hallerde meydana gelmesi durumunda, olay, iş kazası olarak kabul edilecektir. İş kazası Yargıtay kararları bakıldığında kalp krizinin kabul edildiği görülmektedir.

Yargıtay önüne gelen bir uyuşmazlıkta; sigortalının, kalp krizi geçirdiği tarihteki çalışmasının hizmet sözleşmesine dayalı olduğu olayda, olay anında Belediye adına çalıştığının ortaya konulması halinde, ölümle sonuçlanan ve kalp krizi sonrasında meydana geldiği konusunda uyuşmazlık bulunmayan olayın iş kazası olarak kabulü için başkaca bir koşul aranmaması gerektiğini belirtmiş ve bu yönde bir karar vermiştir.

Kalp Krizi Geçiren İşçinin Maddi-Manevi Tazminat Alması Mümkün Müdür?

İş kazası maddi manevi tazminat taleplerinden işveren tarafın sorumlu tutulabilmesi adına olayın sadece iş kazası olarak değerlendirilmesi yeterli değildir. Dolaysıyla kalp krizi durumunda da, işçinin kalp krizi geçirmesi iş kazası olarak değerlendirilmesi işverenden maddi ya da manevi tazminat alabilmesi için yeterli değildir.

İş kazası durumlarında maddi ya da manevi tazminata hak kazanılabilmesi için, olayın iş kazası olarak kabul edilmesinin yanında işverenin iş ile ilgili özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmiş olması, güvenlik önlemlerini almamış ya da eksik almış olması, ihmallik göstermiş olması gerekmekte ve söz konusu durumların doğru bir şekilde kanıtlanması gerekmektedir. İşyerinde kalp krizi halinde tazminat almak için işverenin sorumluluğunu yerine getirmemiş olması gerekir.

Kalp krizi iş kazası mıdır sorusuna yanıt mahiyetinde Yargıtay’ın bir çok kararını bulmak mümkündür. Söz konusu durum ile ilgili Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2017/2289 karar numaralı kararına konu teşkil eden olayda özet olarak;

“Müteveffanın aniden işyerinde kalp krizi sonucu vefatı nedeniyle bu ölümün iş kazası olduğunun tespitine dair eldeki dava açılmıştır. Yerel mahkeme davayı reddetmiştir. Ancak; davacılar murisinin, olay tarihinde, işyerinde bulunduğu sırada, fenalaştığı ve işyeri hekimi tarafından yapılan muayenede, murisin, kalp krizi geçirdiğinin anlaşılması üzerine ilk müdahalenin yapılarak hastaneye ambulansla gönderildiği ve hastanede, yapılan müdahaleye rağmen hayatını kaybettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda, murisin işe başlamadan önce gerekli raporları almış ve davalı şirketin, işveren olarak tüm sorumluluğu yerine getirmiş olmasına göre, işverene, bir kusur atfedilemeyeceği gözetilerek yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş ise de, işverenin kusursuz olup olmayacağı hususunun iş kazasının tespitinde bir öneminin bulunmadığı ayrıca kalp krizinin işyerinde iken çalışma esnasında meydana geldiği dikkate alındığında meydana gelen olayın bir iş kazası olduğunun kabulü gerekir” denilmiştir.