0541 146 65 66
Sosyal Medya Hesaplarımız

Ölüm Nedeni ,Teşhisi ve Kriminal İncelenmesi

Ölüm Nedeni ,Teşhisi ve Kriminal İncelenmesi

Ölümü teşhis etmek için birçok yöntem bulunmaktadır. Ve bunların birçoğu karışık aletler gerektirir. Ancak kolluk olarak tanınabilen ve anlaşıla bilen deneylerle anlamaya çalışmak ve bu bilgileri gerektiğinde hekimlerden bilgi almak için ön bilgi ve uygulama olarak bilmesi gerekir.

Solunum sistemi muayenesi; solunumun durması, kişinin göğsüne bir bardak su konur. Canlıda solunum dolayısıyla su yüzeyi titrer. Ölünün ağzına ayna tutulur. Solunum varsa ayna buğulanır; fakat bu yol, eski bir usuldür. Cesetteki kokuşma dolayısıyla da ayna buğulanabilir. Solunum hareketliliği ve duyulmaya çalışılmalı,

Dolaşım sistemi muayenesi; kalbin durması ile vücudun hiçbir yerinden nabız hissedilemez, kalp sesleri işitilmez, elektrokardriyogramda düz bir çizgi görülür, ölüm teşhisi yöntemlerinin en doğru sonuç vereni budur. Kan dolaşımının durduğu da çeşitli deneylerle tespit edilebilir.

Kan dolaşımı; canlıda parmak ucu iple sıkılır veya tırnağa bastırılırsa morarır/kızarır baskı ortadan kalktığında beyazlaşır (eski haline gelir) ölüde bu değişimler gözlenmez.

Kanın tetkiki; uzun süren hastalıklarda ölümden sonra pıhtılaşma olur, boğulma şeklinde ve ani ölümlerde ise, kan sıvı halinde kalır. Canlıda kan bazik reaksiyon verir. Ölümden 2–3 saat sonra ise, kan asidik reaksiyon verir.

Dolaşım ve solunum sistemi muayeneleri sırasında en küçük bir şüphe halinde kontrol tekrarlanmalı ve sağlıkçılardan yardım istenmelidir.

Cildin incelenmesi; ölüde cilt esnekliğini kaybeder. Yara açıldığında yara dudakları genişlemez. Cilt yakılırsa cilt üzerinde su kesecikleri oluşmaz. Bu durum, yanmış/yakılmış şahıslarda, yanarak mı öldüğü yoksa öldürüldükten sonra mı yakıldığını anlamak açısından önemlidir.

Gözün incelenmesi; göz küresi matlaşmıştır. Göz içene bir nesne değdirilerek kırpma gözlenir. Ölüde kırpma gözlenemez. Canlıda göz bebeği aydınlıkta büyür, karanlıkta küçülür. Ölüde bu değişimler görülmez. Işık(fener) tutularak gözlem yapılır.

Deri ve mukoza değişiklikleri; mukoza, vücut boşluklarının dışarıya açıldığı yerlerdir (ağız, burun, vajen, anüs). Su kaybı ile mukozalar kurur ve esmer kırmızımsı veya daha koyu siyahımsı bir renk izlenir. Ölümden sonra sıyrılma, sürtünme ile üst epiderm tabakasını kaybeden deri buradan su kaybederek kurur ve sarımtırak renkte parşömen plak yerine kabuk oluşur. Bu durum harabiyet olmadan da vücudun nemli ve sürtünmeye elverişli bölgelerinde kendiliğindende oluşabilir. Şişmanlarda, boyun ve ense kıvrımları, erkeklerde testislerde, kadınlarda vajina dudaklarında incinme olmadan parşömenleşme görülebilir.

Bu bulguların parşömen plak olarak değerlendirilmesi gerekirken bazen kadınlarda ırza geçme, erkeklerde testis sıkılarak öldürülme, çocuklarda ağız ve burun kapatılarak öldürülmesi olarak değerlendirilebilmektedir. Bu durum normal bir ölüm olayına cinayet havası verilmesine ve kolluğun mevcut olmayan bir cinayet olayını araştırmalarına sebep olabileceğinden göz ardı edilmemelidir (Bengidel 2004:12). Bu durum birçok hekim tarafından da teşhis edilememektedir.

AGONİ ve BELİRTİLERİ

Halk arasında sekarat, can çekişme olarak adlandırılır. Ölmek üzere olan insanların içinde bulunduğu duruma verilen addır. Ölüm öncesi bilinci yitirme, bir nevi koma halidir. Organizmanın verdiği yaşam savaşı agoni olarak tanımlanmaktadır. Her ölümde bu devre farklı uzunluktadır. Uzun süren agoni dönemi hukuki yönden bazı sorunları da gündeme getirmektedir.

Her ölümde uzun ya da kısa süren bir agoni dönemi mevcuttur. Agoni süresi birden ölümlerde çok kısadır, kronik hastalıklardan ölenlerde ise saatlerce ve hatta günlerce uzayabilir.

Agoni hali bir süre sonra ölümün ortaya çıkacağını belirttiği için uzun süren agoni devrelerinde kişilerin yaptığı yasal işlemlerin geçerli olup olmamasının doğuracağı tartışma açısından da hukuki bir önem taşır. Agoni döneminde bilinçte ve iradi hareketlerde bozulma meydana geldiğinden kişinin yaptığı mal satma, vasiyetname düzenleme, miras, evlat edinme, evlenme, vs. gibi hukuki işlemler hukuk bakımından geçersiz sayılmaktadır. Bu nedenle bu işlemlerin geçerli olup olmadığına sonradan karar verecek hekimin bu akitlerin agoni döneminde yapılıp yapılmadığını ayırt etmesi gerekidir. Bu ayırımı yapabilmek ve muayene sırasında yaklaşmakta olan ölümü belirleyebilmek için agoni belirtilerini bilmek gerekmektedir. Bazı kişilerde çok nadiren bilinç sona kadar belli ölçüde açık kalabilir. Agoni döneminde olan bir kişi bazen bir sır ya da bir olay hakkında gizlediği bilgiyi açıklar. Böyle bir ifade, diğer kanıtlar ile uygunluğu bulunursa hukuki açıdan önem kazanabilir (yaralamaya maruz kalan kişinin ölmeye yakın zamanda failin ismini söylemesi).

Agoni Belirtileri

Beş duyudan evvela görme, işitme, hissetme duyuları bozulmaktadır. Konuşamaz verdiği cevaplar şuurlu olduğunu anlamına gelmez. Agoninin son safhasında bazen bütün bu haller birden kaybolur kişi iyileşir gibi olur sonra ölür.

Agoni döneminde kişiye canlılık niteliklerini kazandıran 3 büyük sistem olan merkezi sinir sistemi, dolaşım ve solunum sisteminde ağır fonksiyon bozuklukları gelişir. Kişinin bir süre sonra öleceğini gösterir. Bu nedenle kişinin aktivitesinde büyük bir azalma olur, hareketsiz ve sakin görünür. Dolaşım sistemindeki fonksiyon bozukluğu nedeni ile şoktaki görünüm gibi yüz solar, el ve ayakta soğuma baslar; önce ayaklar soğur, uzun süren agonilerde vücutta staza bağlı olarak mor lekeler gelişir; bradikardi ya da tasikardi gelişir. Yüzde soğuk terlemeler olur, dudaklar morarır, alt çene düşer ve ağız açılır. Halk arasında bu durum çene alma adını alır ve ölümün yaklaştığını gösterir. Beniz soluk beyaz ve sarımtırak bir renk alır. Deride yara açılırsa, yaranın dudakları genişlemez, yakılırsa kan ve su toplanması görülmez. Gözdeki bütün refleksler kaybolur. Gözbebekleri genişlemez olup, ışığa cevap vermez.

Adli tıptaki önemi; kişinin ölmek üzere olduğunu, yaptıklarının hukuki geçerliliğinin olmadığı ve işlediği suçlardan sorumlu olmayacağı anlamı çıkar.

4. ÖLÜMÜN BELİRTİLERİ

Ölüm nedeni ne olursa olsun yaş, cinsiyet ve diğer faktörlere bağımlı olmaksızın her insanın canlılığını yitiren vücudunda bazı ortak değişiklikler meydana gelmektedir. Olay yerinde ceset tespit işlemlerinde kolay saptanan bulguları gözlemek ve ayırt etmek önemlidir. Özellikle uzman adli tabibin bulunmadığı olaylarda, bulunsa da bu bilgilerin kolluğun eline geçme zamanı uzun sürebilmektedir. Soruşturma ve burada elde edilen bilgilerin hemen değerlendirilmesi istenir. Hazırlık soruşturması acelelik ister.

Ölümden sonraki (postmortem) değişiklikler erken ve geç değişiklikler olmak üzere iki ayrı grupta değerlendirilmektedir (Adli Otopsiler Ve Adli Patoloji–2007, Gök 7–25).

4.1. Ölümün Erken Belirtileri/Değişiklikler

a.    Fonksiyonel belirtiler

İlk önce sinir sistemi durur. Reflekslerin aranması gerekir. Göze ışık tutulur pupillaların açılıp kapanmasına bakılır. Reaksiyon alınmıyorsa refleks yoktur. Solunumun durduğunu anlamak için ağız ve burun etrafına mum alevi tutulur. Hareketlilik gözlenmiyorsa ölüdür. Dolaşımın durduğu nabzın ve kalbin dinlenmesi ile anlaşılır.

Belirtilen bulgulardan somatik ölümün gerçekleştiği anlaşılır. Ancak hala birçok organ ve doku canlılık fonksiyonlarını sürdürmektedir. Bu fonksiyonlar sona erdikçe cesette başka değişiklikler meydana gelecektir. Bu dönemdeki değişiklikler; cesedin su kaybı, kan ve vücut sıvılarındaki kimyasal değişiklikler ve otolizdir.

b.    Fiziksel belirtiler

Hareketsizlik, adalelerde gevşeme olur. Yere düşme, eller yanlara sarkma. İdrar, gaita dışa atılır. Alt çene düşer, ağız açık, göz kapakları açık, ayakuçları dışarı dönük, yüz manasız, aptallık ifade eder (Gök S.8).

Su Kaybı; Ceset bulunduğu ortamın nem, ısı ve hava sirkülâsyonuna ve cildinin yapısal özelliklerine, yaş, ırk ve cinsiyetine bağlı olarak su kaybına uğrar. Erişkinlerde de vücudun özellikle nemli ve cildi ince olan bölgelerinde su kaybına bağlı olarak cilt kuruduğunda postmortem muayenede dikkati çekecek bulgulara neden olur. Erkeklerde sık rastlanan postmortem bulgulardan biri de skrotum cildinin dehidratasyona bağlı olarak kuruyup renginin koyulaşarak parşömenleşme denen değişikliğe uğramasıdır. Parşömenleşme olarak kabul edilen bu postmortem değişiklik bazen yanlış değerlendirilerek skrotumda travmatik bir lezyon olarak tanımlanmaktadır (Adli Otopsiler Ve Adli Patoloji, 2007).

Soğuma; canlı ölümden sonra soğumaya başlar. Yaş, cinsiyet, mevsim, ölüm sebebine göre değişir. Ölümden sonra ısı oluşumu durmakta, ısı kaybı devam etmektedir. Bu nedenle ceset çevre ısısına eşit bir ısıya gelinceye kadar soğur. İnsan vücudu değişik özelliklerde dokulardan meydana geldiğinden ısı kaybı da tüm vücutta homojen olmamaktadır. Cesedin dış yüzü–derisi çabuk soğumakta, iç organlar daha geç soğumaktadır. Cesedin ısısı vücut boşluklarından ölçülmektedir.

Kan ve vücut sıvılarında değişiklikler; ölümden sonra kanın pıhtılaşması ve hemolizi gibi değişkenlikler başlar. Kalp durduktan sonra kan vasküler sistemde hareketsiz kalmaktadır. Plazma ve kanın şekilli elemanları tabakalar şeklinde ayrılmakta ve çökmektedir. Özellikle kalp boşluklarında, büyük arter ve ven lümenlerinde postmortem pıhtı ya da ALEKA olarak isimlendirilen kitleler oluşmaktadır. Şekilli elemanlar koyu kırmızı renkte, plazma kısmı ise yumurta sarısı renkte olup her iki tabaka da parlak, elastik ve çekince uzayan, bulundukları boşluğun şeklini alan ancak bu boşlukları doldurmayan kitlelerdir. Ölümden yaklaşık 3 saat sonra eritrositlerde hemoliz olayının başladığı, yaklaşık 24 saatte de tamamlandığı bildirilmektedir.

Dokuların otolizi; ölümden sonra hücre, doku ve bazı organlarda bulunan bazı enzimlerin etkisiyle hücrelerin karbonhidrat, protein ve yağlarında parçalanmalar meydana gelerek normal biyokimyasal ve morfolojik yapıları bozulur. Pankreas ve mide duvarı otolitik değişikliklerin en hızlı geliştiği organ ve dokulardır. Bunlar kokuşmayı ve çürümeyi hızlandırır.

4.2. Ölümün Geç Belirtileri/Değişiklikler

a.    Ölü Morlukları / Lekeleri

Ölümle dolaşım durduktan sonra, yer çekimi etkisiyle kan cesedin alt bölümlerine doğru birikmeye başlar. Sırt üstü yatan bir cesette vücudun arka bölümündeki kapiller ve venüllerde toplanmaya başlar. Bu postmortem hipostaz tüm organ ve dokuları tutar. Deride önceleri küçük noktacıklar şeklinde başlar, giderek yayılıp tüm cildi kaplar. Basıya uğrayan bölümlerdeki kapillerler kanla dolamayacağından bu bölümlerde ölü lekesi gelişmez. Örneğin sırt üstü yatan bir cesette skapuler bölge, gluteal bölgenin en çıkıntılı bölümünde cilt ve ciltaltı yumuşak dokular basıya uğrayacağından kapillerler kanla dolamayacak ve bu bölgeler soluk kalacaktır(Adli Otopsiler Ve Adli Patoloji, 2007).

Ölü lekeleri genellikle koyu mor renktedir. Rengin koyuluğu kandaki redükte hemoglobin düzeyine bağlıdır. Soğukta kalan cesetlerde koyu pembe, CO zehirlenmesinde kiraz kırmızısı renginde ya da açık kırmızı renktedir. Klorat entoksikasyonları gibi methemoglobinemiye yol açan etkenlerle ölümde ise koyu kahverengidir.

Ölü lekeleri ve organlarda hipostaz meydana geldikten sonra cesedin pozisyonu değiştirilir ise, kan akıcılığını koruduğu müddetçe yeni pozisyona göre vücudun altta kalan bölümlerinde yeniden ölü lekeleri gelişir. Gözden geçirilen bu faktörlerden de anlaşılacağı gibi ölü lekelerinin meydana gelme zamanı ve yaygınlığını etkileyen multipl faktörler vardır.

Ölü lekeleri yeni gelişmeye başladığında parmakla basmakla solar, daha sonra bu özelliği kaybolur. Küçük plaklar halinde izlendiği bu dönemde görünüş olarak bazen ekimozlarla karışabilir.

Önemi; ölümün kesin belirtisidir. Ölüm zamanı hakkında bilgi verir. Ölüm sebebi hakkında bilgi verir; açık kırmızı renk, karbonmonoksit / siyanür zehirlenmesi, donarak ölme. Siyaha yakın mor renk, karbondioksit, potasyum klarat, klorürler, anilin zehirlenmeleri. Cesedin yönünün değişmesini, cüzdan, eşya vb. alındığını gösterir.

b.    Ölü Sertliği / Katılığı

Ölümden hemen sonra cesette gevsemeler ve sertleşmeler başlamaktadır. Özellikle kaslarda sertleşme ve katılık kokuşmanın başlamasına kadar sürmektedir. Ölü katılığı küçük kas gruplarında daha önce gelişmekte, daha sonra tüm vücudu tutmaktadır. Ölü katılığı geliştiğinde büyük eklemler hafif fleksiyon halini almakta, el parmaklarında ise kuvvetli bir fleksiyon gözlenmektedir. Bu fikse olan eklemler ancak önemli miktarda bir kuvvet uygulanarak açılabilir. Klasik kaynaklar ortalama 3–6 saatte ölü katılığının geliştiğini, 10–12 saatte tüm vücudu tuttuğunu, yaklaşık 36 saatte de çözüldüğünü yazmaktadır, ancak yalnızca ölü katılığına dayanarak bir kişinin ölüm zamanını tayin etmenin de sağlıklı olmayacağını bildirmektedirler.

Önemi; ölümün kesin belirtisidir. Ölüm zamanı ve sebebi hakkında bilgi verir.

c.    Ölü Sıkışması

Adalelerin ölmeden önce aldığı durumun ölümden sonrada aynen devam etmesidir. Ölümden hemen önce kuvvetli adeli çaba göstermesi, ölümün ani olması gerekir.

Önemi; ölümün kesin belirtisidir. Ölümden evvelki durumunu bildirir. Orijini hakkında bilgi verir. Ateşli silahla intihar eden kişinin parmakları birden sertleşmesi. Bu durum cinayet olayından sonrada kişinin eline silah tutuşturulması ile olabilir. Svap vd. bulgulara bakılmalı.

d.    Ölü Çürümesi / Kokuşma

Postmortem olarak cesetteki bakterilerin salgıladıkları enzimler ve diğer enzimlerin etkisiyle dokuların gazlar, sıvı ve tuzlara dönüşmesidir. Kokuşmanın başlama ve ilerleyişini etkileyen çeşitli faktörler vardır. Cesedin bulunduğu ortam, ısısı, nemi, hava sirkülâsyonu, şahsın durumu, yaşı, beslenme, ölüm nedeni etkiler.

Çürümenin İstisnaları

Sabunlaşma; nemli ortamlara gömülen ya da sıvı ortamda kalan cesetlerde meydana gelen nadir bir değişikliktir. Genellikle deri altı yağ dokusundan zengin bölgelerde meydana gelir. Çoğunlukla lokal olarak gelişen bir değişikliktir.

Önemi; sabunlaşmaya uğrayan vücut bölgesi morfolojik özelliklerini koruması nedeniyle adli tıp açısından önemlidir. Ölünün kimlik tespitine imkân verir. Ceset üzerindeki yaralanmalar anlaşılır. Ölüm sebebi belirlenebilir.

Mumyalaşma, ölümden sonra dokuların ve organların su kaybederek kurumasıdır. Bir kez meydana geldikten sonra da yıllarca bu özellik kaybolmaz.

Önemi; mumyalaşma meydana gelen cesetlerde kimlik saptamada yararlı ipuçları alınabilir. Mumyalaşma sonunda dokular siyah, sert ve kuru bir görünüm alır. Meydana gelmesi aylar hatta yılları alır. Ceset üzerindeki yaralanmalar anlaşılır. Ölüm sebebi belirlenebilir.

Salamurlaşma; ölü olarak doğan çocuklarda görülür. Çocuğun ölü doğduğunu ispatlar.

 

Bu alanlarda bilirkişi, kriminal inceleme, uzman görüşü hizmeti verilmektedir.

 

Bilirkisiraporlari.com da yayınlamakta olan her makale kurucu bilirkişilerimiz tarafından yazılmış olup yayınlanmış eserlerden oluşmaktır. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında korunmaktadır. İzinsiz kopyalanması yasaktır.