0541 146 65 66
Sosyal Medya Hesaplarımız

Noterlerin Hukuki Sorumluluğu ve Tazminat Davası

Noterlerin Hukuki Sorumluluğu ve Tazminat Davası

Noterler, yaptıkları işlemler dolayısıyla kusursuz sorumluluk hükümlerine tabi olup, yapılan işlemlerden zarar görenlerin notere karşı maddi ve manevi tazminat davası hakkı saklıdır.

Noterlerin Hukuki Sorumluluğu Nedir?

Noterlik Kanunu’nun 1. maddesinde:

“Noterlik bir kamu hizmetidir. Noterler, hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirir ve kanunlarla verilen başka görevleri yaparlar”

denilmek suretiyle noterliğin, hukuk güvenliğini temin etmek ve uyuşmalıkları engellemek amacıyla işlemleri belgelendiren ve kamu hizmeti niteliğinde faaliyet yürüten bir kurum olduğu belirtilmiştir. Bu anlamda noterler uyuşmazlıkların engellenmesi ve hukuki güvenliğin temini için varlık sürdürmektedir. Söz konusu kanunun da belirttiği üzere noterlikler bir kamu hizmeti niteliğinde faaliyet yürütmektedir. Dolayısıyla noterlerin hukuki ve tazminat sorumluluğu kusursuz sorumluluk hükümlerine tabi olduğu söylenebilmektedir.

Noterlerin hukuki sorumluğu konu alan Noterlik Kanunu m. 162’ye göre:

“Stajiyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar. Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajiyer veya noterlik personeline rücu edebilir”.

Söz konusu hükümden anlaşıldığı üzere, noterlerin yaptıkları işlemlerden ötürü zarara uğrayan kişiler noterler aleyhine tazminat davası açabilmektedir. Noterlere karşı açılabilecek olan maddi ya da manevi tazminat davasına konu edilebilecek hususlar, noterin bir işi yapmaması, hatalı yapması ya da eksik yapması sebebiyle oluşan her türlü zararlardır. Uygulama anlamında noterlerin hukuki sorumluluğuna ve tazminat sorumluluğuna sebep olan durumlar şunlardır:

-Noterin görevi ihmal suçu işlemesi,

-Noterin yanlış/hatalı işlem yapması,

Noterin sahte vekâletname düzenlemesi,

-Noterin sahte kimlikle sözleşme, beyan alma ve benzeri herhangi bir işlem yapmasıdır.

Noterlerin Kusursuz Sorumluluğu İçin Gereken Şartlar

Bir hukuki güven kurumu olarak Noterlik Kanunu ile düzenlenen noterlikler, yaptıkları işlem ve işler açısından uzman olarak kabul edilmektedir. Noterlerin yapacakları işlem ve işler fazlaca sıkı kurallara ve şekil şartlarına bağlanmıştır. Kanunun verdiği bazı yetkilerin kullanılarak belge ve beyanların resmileştirilmesini sağlamak da noterlerin yaptığı işlerdendir. Dolayısıyla her anlamda çok önemli işler yapan noterler, ilgili kamu hizmetlerini yerine getirdikleri sırada her türlü dikkat ve özeni göstermek durumundadır.

Kamu hizmeti niteliğindeki işleri yerine getiren noterlerin hukuki sorumluluğunun tespiti normal bir insan açısından gösterilmesi gereken dikkatli davranış değil, aynı görev ve işleri yapan noterlik mesleğinde çalışmakta olan bir kişinin göstereceği özen ve dikkat / objektif davranış değerlendirmeye alınacaktır.

Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde hüküm altına alınan düzenlemeye göre, noterlerin bizzat ya da çalışanı tarafından yaptığı işlerden dolayı doğan sorumluluğu kusursuz sorumluluk hükümlerine tabidir. Buna göre, noterler kusursuz sorumluluk hükümleri gereği tazminat sorumluluğunun ortaya çıkması için şu şartların varlığı aranmaktadır:

-Noterin ya da noter çalışanının bir işlem veya eyleminin bulunması,

-Söz konusu işlem ya da eylemden dolayı bir zararın meydana gelmiş olması,

-İşlem ya da eylem ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir.

Uygun illiyet bağından kasıt, doğmuş olan zararın, noterin ya da çalışanının yaptığı noterlik işlem ya da eyleminden dolayı olmuş olmasıdır. Notere karşı tazminat davası açan davacı, işlem ya da eylemi yaparken noterin ya da çalışanının kusurlu davranıp davranmadığı hususunu ispatlaması gerekmemektedir.

Konuyla ilgili olarak noterlerin tazminat sorumluluğuna ilişkin Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2016/6202 numaralı kararına konu teşkil eden olayda Yargıtay:

“Yolsuz tescil nedeniyle tapu kayıtlarının iptal edilerek asıl maliki adına tescil edilmesi nedeniyle uğradığı zararın vekâletname düzenlenmesi ile bu sahte vekâletnamenin tapuda yapılan tescil işlemine dayanak olarak alınmasıyla ortaya çıktığı, bu durumda, davacının zararı ile tapuda yapılan işlem arasında uygun illiyet bağının kesildiğinden söz edilemeyeceği gibi vekâletnamede kullanılan asıl malike ait olduğu belirtilen sahte nüfus cüzdanının iğfal kabiliyetinin bulunmaması nedeniyle de davalı noter vekilinin kendisinden beklenen dikkat ve özeni gösterdiğinden bahsedilmeyeceği, davacının zararının, sahte vekâletname ve tapu dairesinde yapılan işlemden kaynaklandığı, kusursuz sorumluluk ilkelerine göre zararın tazminine ilişkin koşulların oluştuğu ve tazminat miktarının yöntemince belirlendiği anlaşıldığından Hazine ve Noter vekili aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmesi hukuka uygundur” ifadelerini kullanmıştır.

Noterlerin Hukuki Sorumluluğunu Ortadan Kaldıran Durumlar

Kusursuz sorumluluk hükümleri gereğince, noterler “gerekli dikkat ve özenin gösterilmiş olması halinde dahi zararın yine de meydana gelecek olduğunu” ispatlamaları halinde tazminat sorumluluğundan kurtulabilmektedir.

Dolayısıyla somut olayda noter, gerekli dikkat ve özeni göstermiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak belirtildiği üzere gerekli dikkat ve özen göstermiş olsa dahi, zararın meydana gelmesine engel olunamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulması mümkündür.

Meydana gelen zarar ile noterin işlem ya da eylemi arasındaki nedensellik bağını kesen bir vakıanın kanıtlanması durumunda da, noterin tazminat sorumluluğu ortadan kalmaktadır. Böyle bir durumda, zarar ile eylem arasındaki illiyet bağı kesileceğinden dolayı noterin sorumlu tutulması ortadan kaldırılmaktadır. Bu tür bir vakıanın beyanı ve ispat yükü tamamıyla notere aittir. Ek olarak noterler, yaptıkları işlem ya da eylemler sebebiyle meydana gelen zararın şu durumlardan kaynaklandığını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilmektedir:

-Meydana gelen zararın, noterin iradesi dışında dışarıdan kaynaklanan sel, deprem, ağır hastalık, yangın ve benzeri mücbir sebep nedeniyle meydana geldiğinin ispatlanması halinde, noter sorumluluktan kurtulabilmektedir.

-Zarar gören tarafın, tam kusurunun ispatlanması durumunda noterler tazminat sorumluluğundan kurtulabilmektedir.

-Meydana gelen zararın, üçüncü bir kişinin ağır kusurundan kaynaklandığının ispatlanması durumunda noterler tazminat sorumluluğundan kurtulabilmektedir.

Uygulama anlamında, sahte belgeler ile (herhangi bir nüfus cüdanı, ehliyet, kimlik, araç ruhsatı gibi) araç alım satımı ya da vekâletname düzenlenmesi işlemlerine çokça rastlanmaktadır. Örnek vermek gerekirse, sahte nüfus cüzdanıyla bir başkasına vekaletname veren kişinin ibraz ettiği nüfuz cüzdanında bulunan ad, soyad, baba adı, ana adı, doğum tarihi ve yeri, cilt no, sıra no, gibi bölümlerde nüfus kaydıyla çelişkili olan bir bilginin olmasına rağmen, söz konusu durum noter çalışanının gözünden kaçmış ise, noterin tazminat sorumluluğu doğduğu kabul edilmektedir. Sahte bilgi ve belgeler ile yapılan noterlik eylem ve işlemleri sebebiyle noterin sorumluluğu, söz konusu bilgi ya da belgenin iğfal kabiliyetinin olup olmamasının tespiti ile değerlendirilmektedir.

Bununla ilgili olarak Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/11401 numaralı kararına konu olan olayda Yargıtay’ın bakış açısına da bakmak gerekmektedir:

“…Yargıtay uygulamasına göre; belgenin sahteliği hususundaki en önemli kıstas belgenin veya kimliğin aldatma yeteneğine (iğfal) sahip olup olmamasıdır. Yargıtay bir çok kararında; aldatma (iğfal) yeteneği bulunan belgelerin kullanılmasını üçüncü kişinin ağır kusuru olarak nitelendirmiş ve noterin sorumluluğu bakımından illiyet bağını kestiğini kabul etmiştir. Zarar doğuran işlem veya eylemde aldatma (iğfal) kabiliyetine sahip bir kimlik veya belgesinin kullanılması hâlinde noterin sorumluluğunun doğmayacağının kabul edilmesi gerekir. Ancak detaylı bir incelemeyle ortaya çıkacak sahteliğin fark edilmesi noter veya çalışanından beklenemeyecek bir durumdur.

Somut olayda; gerçek araç malikinin kimlik bilgileri kullanılarak sahte olarak düzenlenmiş ve davalı notere ibraz edilmiş bulunan nüfus cüzdanında, ad, soyad, baba adı ve doğum yılı dışındaki tüm hususların farklı olduğu anlaşılmaktadır. Resmi işlem yapma görevini üstlenmiş noterin ve teknolojinin gelişmesi ile kimlik paylaşım sistemi gibi kolaylıklara kavuşmuş olan noterin daha fazla bilgi ve tecrübeye sahip olması nedeni ile daha üst düzeyde dikkat ve özen görevi bulunmaktadır.

O halde, mahkemece; sahte kimlik kullanılarak araç satışı yapılması sebebiyle davacıların zarara uğradığı, davalı noterin yapılan işlemde kusursuz sorumluluğunun bulunduğunun kabulüyle noterin eylemi ile zarar arasında illiyet bağını kesen herhangi bir nedenin bulunup bulunmadığı, yine davacıların oto alım satımı ticareti ile uğraştıkları gözetildiğinde davacıların müterafik kusurlarının olup olmadığını da değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.”

Noterin yaptığı eylem ya da işlem, iğfal kabiliyetinde ise ve taraflarca ibraz edilmiş olan bir sahte belgeye dayanıyorsa, üçüncü bir kişinin ağır kusuru (iğfal kabiliyetinde olan belgenin ibraz edilmesi) aradaki illiyet bağını kestiğinden ötürü noterin sorumluluğu ortadan kalkmaktadır. Yukarıda belirtilen ve sayılan haller dışında, noterler işlem ve eylemleri nedeniyle her türlü meydana gelen maddi zararı kusursuz sorumluluk hükümleri gereğince karşılamak zorundadır.  

Noterlerin Hukuki Sorumluluğu ve Tazminat Davalarına İlişkin Emsal Yargıtay Kararları

Sahte Kimlik Kullanarak Araba Satışı Nedeniyle Noterin Tazminat Sorumluluğu:

Yargıtay kimi kararlarında, nüfus cüzdanında bulunan seri no ve TC kimlik numarasının bulunmaması, numaranın on bir haneli olmaması, fazla ya da eksik olması, doğum yerinin ilçe ya da merkez ilçe olarak yazılmaması, soğuk damganın ya da motorlu araç tescil belgesinde mühür bulunmaması gibi halleri “somut sorumluluk nedenleri” olarak kabul etmiş, noterlerin ya da çalışanlarının yapmış oldukları işlem ve eylemlerde sorumluluk sebeplerini, her somut olayın özelliklerine göre ayrı ayrı değerlendirme konusu yapmıştır.

“Araç alım-satım işi ile uğraşan davacının da, araç alım-satımı konusunda mesleki tecrübesi de dikkate alındığında, gerekli dikkat ve özeni göstermediği, araçlara dair herhangi bir araştırma yapmadığı için davacının da bölüşük kusurundan sözedilebilir ise de resmi işlem yapma görevini üstlenmiş ve teknolojinin gelişmesiyle internette sorgulama, mernis sistemi gibi kolaylıklara kavuşmuş olan davalının daha fazla bilgi ve tecrübeye sahip olması sebebiyle daha üst düzeyde dikkat ve özen görevi bulunmaktadır.

Mahkemece, davacının bölüşük kusur oranının tespitiyle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler birlikte yeniden değerlendirilerek, gerekirse Cumhuriyet Savcılığına ait evrakın getirtip incelenerek oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekir iken, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi – Karar: 2015/9501).”

Noterin İlliyet Bağının Kesildiğini İspat Yükümlülüğü:

1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde düzenlendiği üzere noterler, bir işin yapılmasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludur. Noterlerin hukuki sorumluluğu kusursuz sorumluluk olup, zarara uğrayan kişinin kusurun varlığını ispatlamasına gerek yoktur. Aksine, kusursuz sorumlu olan noterlerin olay ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmadığını / kesildiğini ispatlaması gerekmektedir.

“O halde, mahkemece; davalı noterin vekaletnameyi düzenlediği sırada kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermediği gözetilerek, kamu hizmeti yapan noterin, gerekli dikkat ve özeni göstermemesi onun sorumluluğunu gerektirdiğinden, davacının uğradığı maddi kayıpların belirlenmesi ve davalılardan tazminine karar verilmesi gerekirken; itibar edilmeyen gerekçeler ile, davanın reddine yönelik hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi – Karar: 2015/3705).”

Noterin Sürücü Belgesini (ehliyeti) Kontrol Etmemesi Nedeniyle Tazminat Davası:

Uygulama anlamında, sahte belgeler ile (herhangi bir nüfus cüdanı, ehliyet, kimlik, araç ruhsatı gibi) araç alım satımı ya da vekaletname düzenlenmesi işlemlerine çokça rastlanmaktadır. Kusursuz sorumluluk hükümleri gereğince, noterler “gerekli dikkat ve özenin gösterilmiş olması halinde dahi zararın yine de meydana gelecek olduğunu” ispatlamaları halinde tazminat sorumluluğundan kurtulabilmektedir, aksi halde sorumluluk doğmaktadır. Noterlerin çalışmaları, çok sıkı kural ve şekil şartlarına bağlanmıştır. Hukuki güven kurumu olarak nitelendirilebilecek noterler, her işlemlerinde gerekli dikkat ve özeni göstermek zorunda olup gösterilmesi gereken özen ve dikkat normal bir kişi gibi değil, noterlerin ve noterliği meslek edinenlerin göstereceği dikkat ve özen derecesinde olmalıdır.

“Oysa kamu hizmeti yürüten noterin, sürücü belgesindeki hatalar sebebiyle daha özenli davranıp gerekli araştırmayı yaparak sürücü belgesinin sahte olup olmadığını detaylı şekilde araştırması gerekmektedir.

Davalı noterin imza farklılığını ve “zayii” ifadesini fark etmeden sahte sürücü belgesine dayanarak satış sözleşmesini tamamlamış olması özen yükümlülüğünün kusurlu şekilde aksattığını göstermekte olup, noterin eylemiyle meydana gelen zarar arasında illiyet bağının kesilmediği açıktır. Davalı noterin sorumluluğu cihetine gidilmelidir.

Ancak, araç alım-satım işi ile iştigal eden davacı şirket yetkililerinin, satıcı hakkında yeterli araştırma yapmaması ve satışa esas olan belgeleri incelememeleri, noterde satış işlemi yapılırken kullanılan sürücü belgesinde bulunan eksiklikler sebebiyle kendilerinden beklenen özeni gösterip olaya uygun bir araştırma yapmamaları, davacının bölüşük kusurunun varlığını göstermektedir.

Hal böyle olunca mahkemece: açıklanan olgular gözetilerek, öncelikle davacının uğradığı zararın miktarı belirlenip, davacının bölüşük kusuru nedeniyle, belirlenen zarar tutarından uygun bir indirim yapılarak kalan miktardan davalıların sorumlu tutulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı gerekçeyle istemin tümüyle reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi – Karar: 2015/1811).”